ELİF BAHADIRLI* |
VE TOPRAĞIN CÖMERTLİĞİ SONUNDA GÖĞE YÜKSELME FIRSATI BULUR |
Hello darkness, my old friend, I've come with talk with you again
Because a vision softly creeping, left its seeds while I was sleeping
And the vision that was planted in my brain, still remains
Within the sound of silence
In restless dreams I walked alone, narrow streets of cobblestone
Neath the halo of a streetlamp, I turned my collar to the cold and damp
When my eyes were stabbed by the flash of a neon light, split the night
And touched the sound of silence
And in the naked light I saw, ten thousand people, maybe more
People talking without speaking, people hearing without listening
People writing songs that voices never shared, and no one dared
To stir the sound of silence
Fool, said I, you do not know, silence, like a cancer, grows
Hear my words and I might teach you, take my arms then I might reach you
But my words, like silent raindrops fell, and echoed in the wells of silence
And the people bowed and prayed to the neon god they'd made
And the sign flashed its warning in the words that it was forming
And the sign said the words of the prophets are written on the subway walls
And tenement halls, and whispered in the sounds of silence
Bir kaç gün önce kafamın içinde bu şarkı ile uyandım... Uzun zamandır PAUL SIMON& GARFUNKLE dinlememiş, son zamanlarda günde 2-3 film izleyerek eritmeye çalıştığım sinema listemdeki filmlerde duymamıştım... Taa ki bu akşam üstüne kadar... Önce boğazım yandı sonra yutkunamadım, gözlerim doldu... İçimdeki sert kabuk hemen ortalığı yatıştırma telaşına düştü.
Bize verilen nefesleri umarsızca harcarken etrafımıza ne kadar incelikle bakıyoruz, kategorize edilmeyi, şiddeti, hırsızlığı, arsızlığı, bencilliği ne kadar benimsedik. Aramızda doğru yapıyor gibi görünenlerin bencil ışığı ne kadar körleştirdi bizi... Bulunduğumuz yeri sağlama alabilmek adına kimleri tekmeliyor-tartaklıyor-yoketmeye değil ama ruhlarını kırmaya çalışıyoruz. Hepimiz iltifat hastası olduk, etrafımızı -bir çıkar için orada bulunan- şakşakçılarla çevreledik... Nedensiz sebebsiz bize gülümseyen kadının kolay verici; adamın ise donumuzun içine girmekle meşgul olduğunu düşünmüyor muyuz?
Kendimizi iyi hissetmek için iyi bir şeyler yapmayı değil de; iyi bir şeyler yapanların, yapar gibi görünenlerin yanına konuşlandırdık. Şehirlerde kaybolup, sorumsuzca yaşamayı seçip boya ile sarartılmaktan gerçek rengini unuttuk saçlarımıza eşlik eden anlamsız cümlelerin, eğitemediğimiz kendimize eşlik etsin diye evimize doldurduğumuz öteberinin, herkes öyle yapıyor diye gerçekte sevmediğimiz pahalı köpekler ve ortalığı tüy denizine boğan kediye ağda yapma hayalleriyle kendimizi iyi hissetmeye çalışmaların altında ne var?
Eskiyen albenisiz dostlukları, nefret edilen eski sevgilileri, hiç yeşertilmemiş tomurcuklarının durumunu sosyal ağlardan takibe almanın sebebi ne olabilir ki? Sürekli reklam-promosyon kokulu cümlelerle haşır neşir olmanın yorgunluğu mu yoksa bahar güzelliği beklerken böyle karanlık sorgulamalara takılmanın şanssızlığı mı?
Belki de "bahar temizliği" yaparken bahar resimlerini ve çok yakınlarda okumayı beklediğim bir kitabın heyecanını gözardı ettim.
Kimbilir...
*Bahar resimleri Elif Bahadırlı'nın izniyle kullanılmıştır. İzinsiz alınıp, kopyalanıp, çoğaltılamaz.